CEZA YARGILAMASINDA TUTUKLULUKTA GEÇECEK SÜRE
Av. Muhammed KÜÇÜK
En önemli temel haklardan olan kişi hürriyetini kaldırması nedeniyle en ağır koruma tedbiri
olarak mevzuatta yer bulan tutuklama kararı, mahiyeti dolayısıyla son çare olarak
başvurulması gereken bir tedbirdir. Dolayısıyla kişi hakkında tutuklama kararı verilebilmesi
için kanunen bir takım şartların birlikte sağlanma zorunluluğu getirilmiştir. Suiistimal
edilmesi veya keyfiyeti durumunda Anayasayı ihlal ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine
aykırılık gündeme gelecektir. Nitekim kişi hürriyeti bir çok uluslararası sözleşmeye konu
olmuş ve bu sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Örneğin, Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Beyannamesine göre; “kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulamaz veya
sürülemez.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ de Özgürlük ve Güvenlik Hakkı başlıklı 5. maddesinde
saydığı haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimsenin
özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağını düzenlemiştir.
Anayasanın Kişi Hürriyeti ve Güvenliği başlıklı 19.maddesi de; “Şekil ve şartları kanunda
gösterilen: Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin
yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği
olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya
yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike
teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık
yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen
esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek
isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin
yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”
diyerek tutuklama kararının hangi hallerde verilebileceğinin ilk sınırlarını çizmiştir.
Niteliği itibariyle bu denli önemli olan bir karar sonucu şüpheli ve sanık aleyhine bir
mağduriyet ortaya çıkmasının önüne geçmek amacıyla kanun koyucu, makul sürede
yargılama hakkının da bir gereği olarak tutuklamaya ilişkin süre sınırlamaları getirmiştir.
CMK’ da düzenlenen bu süre sınırlamaları bir takım kriterlere bağlı olarak değişiklik
göstermektedir. Nitekim 2019’da yapılan düzenleme değişikliği ile soruşturma aşamasındaki
tutuklama sürelerine de sınırlama getirilmiştir.
Ağır Ceza Mahkemesinin Görevine Girmeyen İşlerde Azami Tutukluluk Süresi
Tutuklulukta geçecek süreler CMK madde 102’de düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasında
ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından tutukluluk süresinin en çok bir
yıl olacağı belirlenmiştir. Ancak bu süre, gerekçeleri gösterilmek suretiyle altı ay daha
uzatılabilir. Yani azami tutukluluk süresi toplam da on sekiz ay olacaktır.
Ağır Ceza Mahkemesinin Görevine Giren İşlerde Azami Tutukluluk Süresi
CMK 102. maddesinin 2.fıkrasında düzenlenen ve ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işler bakımından kanun koyucu tarafından getirilen azami tutuklama süresi 2 yıl olarak
belirlenmiştir. Bu süre zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilmek koşulu ile uzatılabilir ve
uzatma süresi 3 yılı geçemez. Toplam sürenin uzatma ile birlikte 5 yıl mı yoksa 3 yıl mı
olacağı konusunda kanun da tam olarak bir ifadeye yer verilmemesi, doktrin de bu konu ile
ilgili tartışmalara sebep olmuştur. Fakat uygulama da uzatma süresi 3 yıl olarak kabul edilmiş
ve ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler de azami tutukluluk süresinin toplam da 5 yıl
olacağı kabul edilmiştir. Kanaatimizce uygulamada ki genel kabul doğrudur ve kanun hükmü
bu şekilde yorumlanmalıdır. Nitekim kanun koyucu “uzatma süresi 3 yılı geçemez” demiştir.
Yani buradaki 3 yıl uzatma süresine ilişkindir. Eğer toplam sürenin uzatma ile birlikte 3 yıl
olacağı belirlenmek istenseydi farklı bir ifade yer verilecekti.
Kanun metni tutuklama süresinin uzatılmasına istisna getirerek, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde
tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına
giren suçlarda ise uzatma süresi 5 yılı geçemez, demektedir. Yani sayılan suçlar bakımından
azami tutukluluk süresi toplam da 7 yıl olacaktır.
Soruşturma Evresinde Azami Tutukluluk Süresi
Soruşturma evrende uygulanacak tutuklama koruma tedbirine ilişkin sınırlama 2019 yılında
yapılan değişiklik ile getirilmiştir. CMK madde 102/4’te yer alan düzenlemeye göre;
“Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler
bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı
geçemez.”
Çocuklar Yönünden Azami Tutukluluk Süresi
CMK 102. maddesinin 5. fıkrasında ise çocuklar yönünden azami tutukluluk sürelerinin ne
olacağı belirlenmiştir. Buna göre; 102. madde de öngörülen tutukluluk süreleri, fiili işlediği
sırada on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını
doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır.
Kanunen öngörülen bu sürelerin aşılması halinde tutuklu bulunan kişinin serbest bırakılması
gerekir. Kanaatimizce Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından iki yıllık
azami tutuklama süresi yerinde olsa da uzatma süresinin asıl öngörülen süreden uzun olması
uygun değildir. Kanun koyucunun bu tarz süre sınırlandırmalarındaki genel mantığa
bakıldığında uzatma süreleri, öngörülen asıl sürenin yarı miktarı oranındadır. Örneğin, ağır
ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler yönünden durum böyledir. Fakat ağır ceza
mahkemesinin görevine giren işlerde, uzatma süresinin asıl süreden fazla olması ve toplamda
beş yıl süre ile tutuklu kalmanın mümkün hale getirilmesi hem hukuka hem de hakkaniyete
aykırı olacaktır. Nitekim AİHS 6. maddesinde düzenlenmiş olan Adil Yargılanma Hakkı her
kişinin makul bir süre de yargılanması gerektiğini hüküm altına almıştır. Dolayısıyla beş
yıldan uzun sürecek bir ceza yargılaması, tutuklama olmasa dahi hakkaniyete aykırı
olacakken ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak bir yargılama da beş yıl boyunca kişinin
tutuklu kalması bir çok nokta da hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil edecektir. Ezcümle,
bu konuda bir değişiklik yapılması gerektiği açıktır.