‘Çileli yolları’ aşıyor
Kocaeli’nin İzmit ilçesinde serebral palsi rahatsızlığı olan oğlu İsmail’i her gün okula getirip götüren 50 yaşındaki Yurdanur Celepci, evladının hayata tutunması için gösterdiği çabayla örnek oluyor.
İzmit Yenidoğan Serdar Mahallesi’ndeki 2B arazisine, 7 yıl önce mide kanserinden kaybettiği eşiyle 25 yıl önce yaptıkları evde oturan Yurdanur Celepci, hem üniversitede okuyan oğluna hem de serebral palsi hastası çocuğuna bakıyor.
eviyle servisin geldiği asfalt yoldaki durak arasında 350 metre mesafe olan Celepci, dar ve eğimli toprak yolda yağmur çamur demeden her gün 17 yaşındaki engelli oğlunu tekerlekli sandalyeyle taşıyor.
Hastalığı nedeniyle sadece tekerlekli sandalyeyle hareket edebilen evladının eğitimi için zorluklara göğüs geren anne, İsmail’in memur olup, kendi ayakları üzerinde durabildiği günün hayalini kuruyor.
“BİR HAFTADA SAÇIMA AKLAR DÜŞTÜ”
Yurdanur Celepci, 1991 yılında memleketi Gümüşhane’de evlendiğini ve burada yaklaşık 10 yıl kaldıktan sonra İzmit’e göç ettiklerini söyledi.
İzmit’te eşiyle birlikte zorluklar içinde yaptıkları gecekonduda yaşamaya başladıklarını anlatan Celepci, 1994’te ilk çocuğu, 2001’de engelli oğlu İsmail’in dünyaya geldiğini söyledi.
Celepci, İsmail’in doğumundan 6 gün sonra birden fenalaştığını ve hastaneye götürdüklerinde akciğer enfeksiyonu geçirdiğinin anlaşıldığını dile getirerek, “Nefesi ciğerlere kaçmış, beyne oksijen gitmemiş. ‘Serebral palsi’ dediler. Bir anda yıkıldım. Bir hafta içinde saçıma beyaz düştü. O günden beri 17 yıldır okula, hastaneye, fizik tedaviye taşıyorum. Günümüz hep beraber geçiyor” diye konuştu.
İsmail’i ilkokul ve ortaokuldayken 8 yıl boyunca günde 2 kilometre sırtında taşıdığını söyleyen Celepci, şunları anlattı: “Lisede okula servisle gitmeye başladı ama servis evin önüne kadar gelmiyor, 300 metre geriden alıyor. Yaz, kış, soğuk demeden onu yine ben taşıyorum evden yukarı. Öyle okula gidip geliyoruz. Sabahtan akşama kadar okulda bekliyorum. Gün içinde yemek, tuvalet ihtiyaçlarını karşılıyorum. Teneffüslerde gezdiriyorum. Akşama kadar beraber kalıyoruz. Okuldan sonra tekrar servis geride bırakıyor. Bayır aşağı yağmur, çamur, kar demeden devam ediyoruz. Çıkarken nefes nefese kalıyorum. Kalp çarpıntısı, halsizlik yapıyor. Her gün böyle bir hayat geçiriyorum. Gelirken de bayır aşağı kayarak geliyoruz. Kışın çok kötü oluyor. Fırtınaya karşı kendimi tutamıyorum. Neredeyse düşecek gibi oluyoruz.”