Prof. Dr. Elaldı, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde yıllardır KKKA hastalığı üzerine çalışmalar yapan bir uzmandır. Elaldı’nın verdiği bilgilere göre dünyada “Argasidae” ve “Ixodidae” ailelerine bağlı yaklaşık 900 kene türü bilinmektedir. Türkiye’de ise 50’den fazla kene türü tespit edilmiş olup, Hyalomma cinsine ait keneler hastalığın başlıca vektörleri olarak kabul edilmektedir. Kenelerin…
Prof. Dr. Elaldı, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde yıllardır KKKA hastalığı üzerine çalışmalar yapan bir uzmandır. Elaldı’nın verdiği bilgilere göre dünyada “Argasidae” ve “Ixodidae” ailelerine bağlı yaklaşık 900 kene türü bilinmektedir. Türkiye’de ise 50’den fazla kene türü tespit edilmiş olup, Hyalomma cinsine ait keneler hastalığın başlıca vektörleri olarak kabul edilmektedir.
Kenelerin vücuda bulaşma riskine değinen Elaldı, kenelerin saatler ya da günlerce vücutta kalıp kan emebileceğini belirtmektedir. Bu nedenle enfekte kene virüsü vücuda bulaşmamış olabilir ve kenenin bir bütün halinde vücuttan uzaklaştırılması önem taşımaktadır. Kenelerin vücuttan doyduktan sonra genellikle kendiliğinden ayrıldığını ancak enfekte olma riskinin diğer hastalık etkenleriyle de bağlantılı olduğunu vurgulamaktadır.
KKKA hastalığının Türkiye genelinde yıllara göre 500 ila 1000 arasında değiştiğini belirten Elaldı, hastalığın özellikle 65 yaş üstü bireylerde ciddi sonuçlara yol açabileceğine dikkat çekmektedir. Hastalığın ölüm oranlarının ülkeden ülkeye değiştiğini ifade eden Elaldı, Türkiye’deki düşük ölüm oranının hızlı tanı ve etkili tedavi süreçleriyle ilişkili olduğunu belirtmektedir.
Elaldı, kenelerin insan vücudundaki tutunma bölgelerinin genellikle karın, kollar, sırt, baş-boyun ve bacaklar gibi bölgeler olduğunu aktarmaktadır. Hyalomma marginatum türü kenelerin en sık bacaklara yapışıp kan emdiğini ve bu kenenin KKKA hastalığının bulaşmasında önemli bir rol oynadığını vurgulamaktadır.
KKKA hastalığının tedavisi konusunda Elaldı, sıvı ve elektrolit desteği, kan ürünleri transfüzyonu, solunum ve dolaşım desteği gibi tedavilerin etkili olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Türkiye’de yerli bir KKKA aşısı geliştirilmiş olup, yurt dışında da DNA ve mRNA temelli aşı çalışmalarının devam ettiği bilgisini paylaşmaktadır.
Sonuç olarak, Prof. Dr. Elaldı’nın verdiği bilgiler doğrultusunda, KKKA hastalığına karşı alınacak önlemlerin ve tedavi yöntemlerinin önemli olduğu anlaşılmaktadır. Araştırmalar ve aşı çalışmalarıyla hastalığın kontrol altına alınması ve ölüm oranlarının düşürülmesi hedeflenmektedir. 🦠🩺